Dostlarımızdan Geri

Kabe'nin Düşündürdükleri

İnsan, Kabe’yi karşısında görünce o güne kadar hissetmediği bir duygu içine giriyor. Anavatanına gelmiş, anasına kavuşmuş gibi hissediyor. Hele tavafa başlayınca iyice anlıyor ki anavatanı ezel alemidir. Özgürlüğüne kavuşuyor, yeniden hissediyor aslında ruh olduğunu. Orada bütün dünyevî sıfatlarından soyunuyor insan. O tavafı yaparken artık ne anne ne baba ne de evlat olduğunun hiç önemi yok. Doktor mu, öğretmen mi, çöpçü mü, amele mi, hatta işsiz mi olduğunun zerre kadar değeri kalmıyor. Kendini var eden mananın etrafında kuşlardan bile özgür uçuşmaya başlıyor ruh.


“Kabe taştan bir bina, bu duyguları ve benim bilemediğim daha nice yüksek duyguları nasıl harekete geçiriyor? Belli ki bütün bunlar dile söze gelmeyen mânâsının eseri.”
diye düşünürken beni hayrete düşüren başka bir hususu fark ediyorum; İnsanoğlu aradığı, özlemini duyduğu mânâyla hep maddesel bir bağlantı kurma ihtiyacında olduğu için, ister helal kılınmış Kabe olsun, isterse bir zamanlar içini doldurmuş olan haram putlar olsun bir şeyleri kutsal hissetmek istiyor.

Asıl hayret verici husus ise insanoğlunun taşın toprağın bile taşıyabildiğine kolaylıkla iman ettiği bu ilâhi mânâ’yı yine kendi gibi,  bedenli bir İnsanın taşıyabileceğine inanmakta zorluk çekmesi.

Neden, neden, neden ???

Neden insanoğlu onca mucizeyle kendilerini kurtaran Hz.Musa karşılarındayken, altından yapılan bir buzağıda arar ihtiyacı olan mânâyı?

Neden kundaktayken konuşan, ölüleri bile diriltebilen Hz.İsa karşısında, hissetmek üzere olduğu mânânın zuhur ettiği bedeni yok etmeye çalışır? Üstelik artık tek Tanrı’ya iman etmiş iken ! Neden ?

Neden bütün mucizenin, insan olmak ve insanca yaşamak olduğunu kendi hayatıyla gözler önüne seren Hz.Muhammed’i, ona  “Emin” adını veren kişi başta olmak üzere
reddetmeye, yok etmeye çalışır? Neden ??

Anlayamıyorum, insanoğlu kendi taşıdığı ilâhi mânâyı mı göremiyor, yoksa kendinde hissettiği bu mânânın sorumluluğundan mı kaçıyor da kendi eliyle şekillendirdiği putlar gibi hiçbir sorumluluk taşımadan yaşamak istiyor? Yoksa, özünde barındırdığı bütün kâinatı, sadece taş toprak seviyesinde algılayabilen idrak seviyesini aşamadığı için mi insanda göremiyor?

Nedenler, niçinler sürüp gidecek düşündükçe… galiba bu problemin gerçek çözümü insanın bu dünya üzerinde yaratılmışların en şereflisi olduğunu kabul etmesi ve ona göre davranma sorumluluğunu üstlenebilmesi. Ancak o zaman aranan mânâ, o büyük öğretmenlerde görülüp, yaşayabilir hale gelir. Değil Kâbe’ye yerdeki taşa toprağa bakılsa hepsinin tesbih ettiği duyulabilir. Her yerde binlerce Musa görülür, binlerce gönülde binlerce İsa tecelli eder. Her yer ve her şey birleşir sadece ve sadece hamdedilen Muhammed kalır.

Meral Hasırcı

Haber Grubu
Cemalnur Sargut'un ders, konferans ve televizyon programları ile ilgili duyuruların yapıldığı gruba katılmak için duyurucemalnurorg+subscribe@googlegroups.com adresine boş bir mail gönderebilirsiniz.